6 Aralık 2018 Perşembe

Ütopya

      Okul için kurduğum planlar üçüncü senesinde de tutmamıştı. Hafta sonu işe gidip hafta içi beynim sulanıncaya dek bilgisayarımda oyun oynuyor, arada bir de sınava çalışıyordum. Kendime bir haftalık boşluk yaratıp hemen kuzey tarafına kaçtım. Gölette bulunan kano tekneme kamp ve yaşam malzemelerimi yükleyip hiç beklemeden kuzey denizine açılmaya başladım. Issız bir yer bulup kampımı birkaç gün kalacak şekilde kurmayı planlarken kürek çekiyor ve düşünüyordum.

    Yedi sene önce, tekvando kursuna kaydolmak amacıyla gittiğim spor salonunda arkadaşlarımın ısrarı üzerine kanoya başlamıştım. Onlar üç ay sonra bıraktılar ama bu eylem benim yaşam tarzım oldu. Gezgin ruhumu özgür bıraktım, gittiğim yarışlarla ülkemin dört bir yanını gezdim ve elle tutulacak düzeyde başarılar elde ettim. Bu spor, öz güvenimi yükseltip tüm başarılarımın temelini oluşturdu. İlk bindiğim tek kişilik tekne kaderime aldığım ilk kürekti muhtemelen. Sonrasında hiç yalnız olmadım; nereye gitsem altımda emektar teknem, elimde yorgun küreğim vardı.

    Geçmişi yad ederken, ileride gördüğüm küçük koya yanaşıp teknemi kıyıya çektim. Düzlük bir alana çadırımı kurup malzemelerimi yerleştirdim. Kaç gün kalacağım belli değildi ama hazırlığım bir hafta yetecek derecede iyiydi. Yerleşme işinin ardından deniz kenarından taşlar toplayıp bir ocak yaptım. Ateşimi yakıp denizi izlemeye koyuldum. Dalgalar kuzey denizine yakışır şekilde şiddetli ve yoğundu. Kıyıya vuran her bir dalga ve rüzgarın ağaçlar arasında dolaşan sesi, dinlediğim tüm şarkılardan daha anlamlı ve huzur vericiydi. İşte hep olmak istediğim ve hiç ayrılmak istemediğim yerdeydim. Ateşi kuvvetlendirip geceyi geçirmek için çadırıma sokuldum. Her zaman olduğu gibi geçmişin muhasebesini yapma vakitleriydi bu saatler. Dışarıdaki melodi hesaplaşmaların yine sonuçsuz kalmasına hükmedince karardı bir anca dünya.

    Dalga sesleriyle uyanıverdim bir müddet sonra. Dışarı çıktığımda çadırımda değil bir toprak barınakta olduğumu, kamp alanımda değil okyanus kenarı falezlerin yanında bulunduğumu gördüm. İçimden bir güç beni uçuruma doğru çekiyordu. İstem dışı bir şekilde falezlerin ucuna kadar yanaştım ve bir anda kendimi boşluğa bıraktım. Düşeceğimi düşünürken gökyüzünde süzülüyordum. Kontrolüm altında değildi ama müthiş bir haz içerisinde yükselip yemyeşil vadilerin arasında süzülüyordum. Lale tarlalarının üzerinden geçip dağ yamacındaki papatyaların yanına geldim. Burada, çocukluğumda yaptığım gibi bir taç yapıp tekrar yükseldim. Papatyaları bırakmak üzere barınağa yöneldim. Barınağın ilerisinde, falezlerin aşağısında yine onu gördüm; denizkızı olmalıydı. Ona doğru ilerlerken garip bir şekilde üşümeye başladım ve yüzümde bir ıslaklık hissi belirdi. Aramızda beş metre kadar kalmıştı ki üşüme ve yüzümdeki ıslaklık hissi iyice arttı ve bir anda tüm ortam karardı.

    Yağmur yağacağını tahmin edememiştim anlaşılan. Yaktığım ateş sönmüş, çadırım da su damlatıyordu. Gecenin karanlığında çadıra branda çekip tekrar yatağıma girdim. Bu sefer sorunsuz bir şekilde uyuyup sabah ettim.

    Hayat bazen planladığımız gibi gitmeyebilir ama her zaman yeni bir yol, yeni bir macera bulmak mümkündür. Kano sporuna başlamak için gittiğim spor salonunda, arkadaşlarımın ısrarı üzerine başladığım bu yolculuk, şimdi hayatımda yeni maceralara ilham olacak bir hikayeye dönüşüyordu. Belki de en güzel anılar, en beklenmedik anlarda ve yerlerde saklıydı. Bu düşüncelerle evime dönerken içimde bir huzur ve heyecan vardı. Bir sonraki yolculuğumun ne getireceğini bilmesem de, her anın tadını çıkararak yaşamaya kararlıydım. 

                                                                                                                                            Mart 2017








Hiç yorum yok: